NCDT
İşeri
Saygın YAPI

Didim TO Başkanı Hilmi Erbaş NTV 'ye Değerlendirdi

Gündem 14.03.2025 - 17:37, Güncelleme: 14.03.2025 - 17:37 249 kez okundu.
 

Didim TO Başkanı Hilmi Erbaş NTV 'ye Değerlendirdi

2005'te başlayan kuraklıklar 3-4 yıl sürdü 2007-2008 yıllarında da devam etti. Verilen su miktarı azaldı. Sonraki yıllarda verilen su miktarı arttı.
Didim TO Başkanı Hilmi Erbaş NTV Televizyonunda Aydın Valiliği’nin “2025 Yılı Sulama Sezonunda Uygulanacak Olan Havza Bazlı Su Dağıtım Planlaması Kararı”na ilişkin görüşlerini paylaştı. NTV tarafından yapılan röportajda Aydın Valiliğinin almış olduğu Büyük Menderes Ovasında %50 kuru tarıma geçilmesi kararı hakkında görüşleri sorulan Yönetim Kurulu Başkanımız Hilmi Erbaş cevabında şunları söyledi; Doğrusu bu karar alınırken taraflara sorulmadı. Biz de bu kararı sonradan öğrendik. Söke ve Didim’deki Ticaret ve Ziraat Odaları bir araya geldik, Söke Sulama Birliğinde bir değerlendirme yaptık. Bu karar çiftçileri gerçekten çok zora sokan bir karar. Bu karar alınırken çiftçilerin, çiftçi örgütlerinin, ziraat ve ticaret odalarının görüşü alınmadı. Bizim buradaki temel eleştirimiz şu, Türkiye kuraklıkla mücadele eden bir ülke ve özellikle Büyük Menderes Ovası kuraklıktan çok etkilenen bir bölge. Maalesef sadece bizim Devlet Su İşleri’miz barajlardaki suyun kullanımı ilişkin bir planlama yapıyor. Halbuki geçen yıl da ciddi manada su kısıtı içerisindeydik. 2005'te başlayan kuraklıklar 3-4 yıl sürdü 2007-2008 yıllarında da devam etti. Verilen su miktarı azaldı. Sonraki yıllarda verilen su miktarı arttı. Maalesef kuraklık olduğu zaman olağanüstü tedbirlere başvuruyoruz. Kuraklık geçtikten sonra da bunu unutuyoruz. Dolayısıyla DSİ tarafından, sivil toplum tarafından ziraat odaları tarafından ve çiftçiler tarafından atılması gereken adımlar var. İsterseniz durumu şöyle özetleyeyim. Kuraklık Bir Afet, Afeti Değil Riski Yönetmeliyiz! Özellikle suyun fazla olduğu zamanlarda suyun çok daha dikkatli kullanılması gerekirken geçtiğimiz dönemlerde gördük ki fazla olan su miktarı dikkatsiz ve özensiz bir şekilde tüketildi. Kötü dönemler için barajda su bırakılmadı. Geçen yıl da yine kuraklık vardı. Özellikle Söke ve Didim tarafında çok ciddi zorluklar çekildi. Çok ciddi üretim kayıplarına sebep oldu. Bu sefer de aynı durumla karşı karşıyayız. Halbuki geçmişte edindiğimiz tecrübelere bakarak bizim suyu değil üretimi planlamamız gerekiyor. Ali Ekber Yıldırım beyefendiye de ifade ettim. Bizim riski yönetmemiz lazım. Eğer kuraklık bir afet ise bizim kuraklığın riskini yönetmemiz lazım. Şimdi afet yönetiyoruz. Şu anda Valiliğimizin yaptığı şey afeti yönetmek. Evet elimizde su kaynağı yoksa elbette suyu daha dikkatli kullanmak ve takvimlendirmek zorundayız. Ancak geçen sezon öngörüde bulunarak önümüzdeki dönemlerde ürün planlaması yapabilseydik, mesela Büyük Menderes Ovasında; Adıgüzel, Çine, Kemer Barajlarının suladığı havzada Söke, Koçarlı, İncirliova, Germencik, Çine ve diğer yerlerde ürün planlaması yapsaydık, bir kısmında kuru tarımla buğday ekeceğiz arkasından ayçiçeği ekeceğiz, bir kısmına da Pamuk ekeceğiz diye planlamış olsaydık bunların hiçbirini konuşuyor olmayacaktık. Madem Su Kaynağımız Yok, Münavebeyi Daha Önceden Gerçekleştirmiş Olabilirdik. Bakınız Ovada, özellikle Büyük Menderes Ovasında toprakta organik madde eksiği var. Bizim zaten münavebeye ihtiyacımız var. Tarım ve Orman Bakanlığı da zaman zaman münavebeyi zorunlu tutuyor. Madem su kaynağımız yok, biz münavebeyi daha önceden gerçekleştirmiş olabilirdik. Tıpkı depremlerde olduğu gibi riski yönetmiyoruz, afet yönetiyoruz. Afet oluyor, hadi bakalım enkazı kaldıralım kimi kurtaracağız kimi kurtarmayacağız kısmına kalıyoruz. Büyük Menderes Ovasında Basınçlı Sulama Sistemine Geçilmeli İkinci olarak da uzun vadede DSİ’nin, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın kesinlikle Büyük Menderes Ovasında basınçlı sulama sistemine geçmesine ihtiyacımız var. Küresel iklim değişikliği gerçekse, küresel iklim değişikliğine ilişkin tedbirler alacaksak, bizim yıllara sâri olarak su kaynağımızın azaldığını görüyoruz. Bugün Aydın’da, Büyük Menderes Ovasını besleyen barajlardaki doluluk oranı uzun yıllar ortalamasının çok altında. Geçen yılın da altında. Geçen yıl da bir önceki yılın altında. Yani sürekli olarak bir su kaynağının azalması söz konusu. Bir de kuraklık periyodu var biliyorsunuz. Bu kuraklık periyodu eskiden 7 yılda bir, 6 yılda bir olurken şimdi biraz daha uzun 3-4 yıl devam eden bir periyotla karşı karşıyayız. Eğer bu periyot devam edecekse, küresel iklim değişikliği de bir vakaysa bizim de daha az suyla sulama yapmamız için bütün Büyük Menderes havasında basınçla sulama sistemine geçmeye ihtiyacımız var. Eğer basınçlı sulama sistemine geçersek daha az su kaynağıyla daha fazla ürün alma şansımız var. Ürün Planlaması Yapılabilirse ve Uzun Vadede Basınç Sulama Sistemi Yapılırsa Tarımla İlgili Sürdürülebilir Bir Zemini Yaratmış Olacağız Bir diğer konu da çiftçilerimizle ilgili. Çiftçilerimizin dönüşmesine ihtiyacımız var. Özellikle basınçlı sulama sistemleri ilişkin. Gerçi devletimizin bu konuda hibeleri var ama çiftçi bunun uzağında. Biraz onları zorlamak, planlamak ve çiftçilerimizin basınçlı sallama sistemine dönüşmesini sağlamamız lazım. Buradaki ürünlerimiz; buğday, ayçiçeği, arpa, yem bitkileri, mısır ve pamuk. Mısır çok daha fazla su istiyor, pamuk da çok fazla miktarda su istiyor. Ama şöyle kabul edelim ki bunların hepsi önemli ürünler. Tabii ki pamuğun stratejik bir değeri var. Tekstil sektörünün ana ham maddesi. Pamuk ithalatçısı bir ülkeyiz. Elbette ki pamuk üretiminin fazla olması gerekiyor ama diğer ürünler de kıymetli. Ayçiçeğinde de ithalatçı durumdayız, buğdayda da ithalatçı durumdayız. Dolayısıyla bu ürünlerin ürün planlaması yapılabilirse ve uzun vadede basınç sulama sistemi yapılırsa çiftçilerimiz gerekli dönüşümü sağlarlarsa bence tarımla ilgili sürdürülebilir bir zemini yaratmış olacağız. Tarım Zirvesi Yapmak İstiyoruz Aslında bu konuda Söke'de, Büyük Menderes havzasında tarım zirvesi gerçekleştirmek istiyoruz. Sizleri de davet etmek istiyoruz. O tarım zirvesinde uzun vadede Söke Ovasında Aydın'da İncirliova’da Germencik’te yani Aydın’ın tamamında, Denizli'yi ve Aydın’ı kapsayan alanlarda önümüzdeki döneme ilişkin alacağımız tedbirleri konuşmamız lazım. Dediğimiz gibi sezonun öncesinde planlamalar yapmadığımız zaman sadece afetle uğraşıyoruz. Şimdi uğraştığımız şey afet. Bundan bütün çiftçilerimiz etkilenecek. Büyük Menderes Havzasında Ciddi Kayıplar Yaşanacak ve Tarım Sektörü Zarar Görecek Bir de alınan bu kararın sürdürülebilirliği noktasında bir sorun var. Buğday ekecek olanlar ayçiçeği ekmesinler deniyor, neden? Tav suyuna ihtiyacı olacak. Peki pamuk ekecek olanlara diyorlar ki bunun 1/2'sine pamuk edeceksin, 1/2'sinde kuru tarım yapacaksın. Nasıl uygulanacak? adamın 50 dekar arazisi var. 25 dekara pamuk, 25 dekara ayçiçeği ek diyorsun. Uygulamada çok zor bir şey. Sürdürülebilirliği de çok zor. Bir de çiftçilerimiz arazi kiralamış durumdalar. Bu arazilerin bedellerini ödemiş durumdalar. Bunun finansmanı nasıl sağlayacaklar? zorluğa düşecekler. Elbette şunu kabul ediyorum, elimizdeki su kaynaklarının bugünkü bulunduğu noktada buna göre hareket etmemiz lazım. Hepsinde de kuru tarım yapabilirdik ama bunu zamanında söyleselerdi. 2024 yılının ağustos ayında, sezon bittiği zaman; Valiliğimiz, sivil toplum, odalar hep beraber konuşsaydık, paydaşlar buna karar verebilirdi. Burada alınan karar bir mecburiyetin sonucu. Onun için riski değil afet yönetiyoruz diyorum. Burada öyle ya da böyle çiftçilerimiz zarar görecek. Zarar edecek. Üretim kaybı olacak. Öyle ya da böyle Ülkenin Büyük Menderes havzasında ciddi kayıplar yaşanacak ve tarım sektörü zarar görecek.  
2005'te başlayan kuraklıklar 3-4 yıl sürdü 2007-2008 yıllarında da devam etti. Verilen su miktarı azaldı. Sonraki yıllarda verilen su miktarı arttı.

Didim TO Başkanı Hilmi Erbaş NTV Televizyonunda Aydın Valiliği’nin “2025 Yılı Sulama Sezonunda Uygulanacak Olan Havza Bazlı Su Dağıtım Planlaması Kararı”na ilişkin görüşlerini paylaştı.

NTV tarafından yapılan röportajda Aydın Valiliğinin almış olduğu Büyük Menderes Ovasında %50 kuru tarıma geçilmesi kararı hakkında görüşleri sorulan Yönetim Kurulu Başkanımız Hilmi Erbaş cevabında şunları söyledi;

Doğrusu bu karar alınırken taraflara sorulmadı. Biz de bu kararı sonradan öğrendik. Söke ve Didim’deki Ticaret ve Ziraat Odaları bir araya geldik, Söke Sulama Birliğinde bir değerlendirme yaptık. Bu karar çiftçileri gerçekten çok zora sokan bir karar. Bu karar alınırken çiftçilerin, çiftçi örgütlerinin, ziraat ve ticaret odalarının görüşü alınmadı. Bizim buradaki temel eleştirimiz şu, Türkiye kuraklıkla mücadele eden bir ülke ve özellikle Büyük Menderes Ovası kuraklıktan çok etkilenen bir bölge. Maalesef sadece bizim Devlet Su İşleri’miz barajlardaki suyun kullanımı ilişkin bir planlama yapıyor. Halbuki geçen yıl da ciddi manada su kısıtı içerisindeydik. 2005'te başlayan kuraklıklar 3-4 yıl sürdü 2007-2008 yıllarında da devam etti. Verilen su miktarı azaldı. Sonraki yıllarda verilen su miktarı arttı.

Maalesef kuraklık olduğu zaman olağanüstü tedbirlere başvuruyoruz. Kuraklık geçtikten sonra da bunu unutuyoruz. Dolayısıyla DSİ tarafından, sivil toplum tarafından ziraat odaları tarafından ve çiftçiler tarafından atılması gereken adımlar var. İsterseniz durumu şöyle özetleyeyim.

Kuraklık Bir Afet, Afeti Değil Riski Yönetmeliyiz!

Özellikle suyun fazla olduğu zamanlarda suyun çok daha dikkatli kullanılması gerekirken geçtiğimiz dönemlerde gördük ki fazla olan su miktarı dikkatsiz ve özensiz bir şekilde tüketildi. Kötü dönemler için barajda su bırakılmadı. Geçen yıl da yine kuraklık vardı. Özellikle Söke ve Didim tarafında çok ciddi zorluklar çekildi. Çok ciddi üretim kayıplarına sebep oldu. Bu sefer de aynı durumla karşı karşıyayız. Halbuki geçmişte edindiğimiz tecrübelere bakarak bizim suyu değil üretimi planlamamız gerekiyor. Ali Ekber Yıldırım beyefendiye de ifade ettim. Bizim riski yönetmemiz lazım. Eğer kuraklık bir afet ise bizim kuraklığın riskini yönetmemiz lazım. Şimdi afet yönetiyoruz. Şu anda Valiliğimizin yaptığı şey afeti yönetmek. Evet elimizde su kaynağı yoksa elbette suyu daha dikkatli kullanmak ve takvimlendirmek zorundayız. Ancak geçen sezon öngörüde bulunarak önümüzdeki dönemlerde ürün planlaması yapabilseydik, mesela Büyük Menderes Ovasında; Adıgüzel, Çine, Kemer Barajlarının suladığı havzada Söke, Koçarlı, İncirliova, Germencik, Çine ve diğer yerlerde ürün planlaması yapsaydık, bir kısmında kuru tarımla buğday ekeceğiz arkasından ayçiçeği ekeceğiz, bir kısmına da Pamuk ekeceğiz diye planlamış olsaydık bunların hiçbirini konuşuyor olmayacaktık.

Madem Su Kaynağımız Yok, Münavebeyi Daha Önceden Gerçekleştirmiş Olabilirdik.

Bakınız Ovada, özellikle Büyük Menderes Ovasında toprakta organik madde eksiği var. Bizim zaten münavebeye ihtiyacımız var. Tarım ve Orman Bakanlığı da zaman zaman münavebeyi zorunlu tutuyor. Madem su kaynağımız yok, biz münavebeyi daha önceden gerçekleştirmiş olabilirdik. Tıpkı depremlerde olduğu gibi riski yönetmiyoruz, afet yönetiyoruz. Afet oluyor, hadi bakalım enkazı kaldıralım kimi kurtaracağız kimi kurtarmayacağız kısmına kalıyoruz.

Büyük Menderes Ovasında Basınçlı Sulama Sistemine Geçilmeli

İkinci olarak da uzun vadede DSİ’nin, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın kesinlikle Büyük Menderes Ovasında basınçlı sulama sistemine geçmesine ihtiyacımız var. Küresel iklim değişikliği gerçekse, küresel iklim değişikliğine ilişkin tedbirler alacaksak, bizim yıllara sâri olarak su kaynağımızın azaldığını görüyoruz. Bugün Aydın’da, Büyük Menderes Ovasını besleyen barajlardaki doluluk oranı uzun yıllar ortalamasının çok altında. Geçen yılın da altında. Geçen yıl da bir önceki yılın altında. Yani sürekli olarak bir su kaynağının azalması söz konusu. Bir de kuraklık periyodu var biliyorsunuz. Bu kuraklık periyodu eskiden 7 yılda bir, 6 yılda bir olurken şimdi biraz daha uzun 3-4 yıl devam eden bir periyotla karşı karşıyayız. Eğer bu periyot devam edecekse, küresel iklim değişikliği de bir vakaysa bizim de daha az suyla sulama yapmamız için bütün Büyük Menderes havasında basınçla sulama sistemine geçmeye ihtiyacımız var. Eğer basınçlı sulama sistemine geçersek daha az su kaynağıyla daha fazla ürün alma şansımız var.

Ürün Planlaması Yapılabilirse ve Uzun Vadede Basınç Sulama Sistemi Yapılırsa Tarımla İlgili Sürdürülebilir Bir Zemini Yaratmış Olacağız

Bir diğer konu da çiftçilerimizle ilgili. Çiftçilerimizin dönüşmesine ihtiyacımız var. Özellikle basınçlı sulama sistemleri ilişkin. Gerçi devletimizin bu konuda hibeleri var ama çiftçi bunun uzağında. Biraz onları zorlamak, planlamak ve çiftçilerimizin basınçlı sallama sistemine dönüşmesini sağlamamız lazım. Buradaki ürünlerimiz; buğday, ayçiçeği, arpa, yem bitkileri, mısır ve pamuk. Mısır çok daha fazla su istiyor, pamuk da çok fazla miktarda su istiyor. Ama şöyle kabul edelim ki bunların hepsi önemli ürünler. Tabii ki pamuğun stratejik bir değeri var. Tekstil sektörünün ana ham maddesi. Pamuk ithalatçısı bir ülkeyiz. Elbette ki pamuk üretiminin fazla olması gerekiyor ama diğer ürünler de kıymetli. Ayçiçeğinde de ithalatçı durumdayız, buğdayda da ithalatçı durumdayız. Dolayısıyla bu ürünlerin ürün planlaması yapılabilirse ve uzun vadede basınç sulama sistemi yapılırsa çiftçilerimiz gerekli dönüşümü sağlarlarsa bence tarımla ilgili sürdürülebilir bir zemini yaratmış olacağız.

Tarım Zirvesi Yapmak İstiyoruz

Aslında bu konuda Söke'de, Büyük Menderes havzasında tarım zirvesi gerçekleştirmek istiyoruz. Sizleri de davet etmek istiyoruz. O tarım zirvesinde uzun vadede Söke Ovasında Aydın'da İncirliova’da Germencik’te yani Aydın’ın tamamında, Denizli'yi ve Aydın’ı kapsayan alanlarda önümüzdeki döneme ilişkin alacağımız tedbirleri konuşmamız lazım.

Dediğimiz gibi sezonun öncesinde planlamalar yapmadığımız zaman sadece afetle uğraşıyoruz. Şimdi uğraştığımız şey afet. Bundan bütün çiftçilerimiz etkilenecek.

Büyük Menderes Havzasında Ciddi Kayıplar Yaşanacak ve Tarım Sektörü Zarar Görecek

Bir de alınan bu kararın sürdürülebilirliği noktasında bir sorun var. Buğday ekecek olanlar ayçiçeği ekmesinler deniyor, neden? Tav suyuna ihtiyacı olacak. Peki pamuk ekecek olanlara diyorlar ki bunun 1/2'sine pamuk edeceksin, 1/2'sinde kuru tarım yapacaksın. Nasıl uygulanacak? adamın 50 dekar arazisi var. 25 dekara pamuk, 25 dekara ayçiçeği ek diyorsun. Uygulamada çok zor bir şey. Sürdürülebilirliği de çok zor. Bir de çiftçilerimiz arazi kiralamış durumdalar. Bu arazilerin bedellerini ödemiş durumdalar. Bunun finansmanı nasıl sağlayacaklar? zorluğa düşecekler. Elbette şunu kabul ediyorum, elimizdeki su kaynaklarının bugünkü bulunduğu noktada buna göre hareket etmemiz lazım. Hepsinde de kuru tarım yapabilirdik ama bunu zamanında söyleselerdi. 2024 yılının ağustos ayında, sezon bittiği zaman; Valiliğimiz, sivil toplum, odalar hep beraber konuşsaydık, paydaşlar buna karar verebilirdi. Burada alınan karar bir mecburiyetin sonucu. Onun için riski değil afet yönetiyoruz diyorum. Burada öyle ya da böyle çiftçilerimiz zarar görecek. Zarar edecek. Üretim kaybı olacak. Öyle ya da böyle Ülkenin Büyük Menderes havzasında ciddi kayıplar yaşanacak ve tarım sektörü zarar görecek.

 

Aydın HABERİ

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve huraydingazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.