NCDT
İşeri
Saygın YAPI
Veysel Özyurt
Köşe Yazarı
Veysel Özyurt
 

BİR KARMAŞA ÇAĞI

BİR KARMAŞA ÇAĞI   Hepimiz hayatlarımızın bazı dönemlerinde geçmişe dair özlemler duyuyoruz. Eskiden diye başlayan cümlelerimizin her birinde özlemlerimizle birlikte aslında bir bakıma kahırlarımızı da tazeliyoruz. Hepimiz geçmiş zamanlara ait alışkanlıkları, yaşam şartlarını, gelenek-görenekleri, aile birliklerini, eski aşkları, eski dostlukları, eski komşuluk ilişkilerini özlüyoruz. Yazar Nazan Bekiroğlu'nun dediği gibi "Yalan değilmiş eskiden her şeyin daha güzel olduğu; bir nostalji sayıklaması değilmiş" Mesela eski zaman aşklarını bir cümle ile irdeleyelim, eskiden aşka, sadakat ve muhabbete bir saygı vardı. Aşk mektuplarından etkileyici şiirler çıkardı, destanlaşır, öyküleşir, dilden dile dolaşırdı. Eminim ki hiç kimse uzun aşk mektupları döneminden bir kısa mesajla başlayıp yine bir kısa mesajla biten kısa, yapay, tutkusu olmayan, zaten adı da aşk değil, ilişki olan döneme gelmesinden memnun değildir. Geçmişe dair tutuşan bu özlemlerimiz doğrudan doğruya bugünkü yaşantımızdan memnun olmamamızla alakalı. Bugün yaşadığımız şartlar, dünya gündemi, daralan hareket alanları ve neredeyse mecburiyet hissettiğimiz günlük hayatımız çocukluğumuzda gördüğümüz dünyaya çok uzak bir yerde. Eskiden diye bahsettiğimiz zamanlardaki dünya ile bugünkü dünya arasında korkunç değişiklikler var. Sanki küçülen, şartları günden güne katılaşan, kötüleşen bir dünyada yaşıyoruz.   Bugün üzerinde yaşadığımız bu dünyada bir karmaşa içerisinden geçiyoruz. Zamanımızı hiçbir şeye yetiremiyoruz, yaşamımız da hiç olmadığı kadar hızlandı. Yaşadığımız her duygu, her olay çok hızlı gelişiyor ve aynı hızda bitiyor. Sanki bir yerlere geç kalmışız gibi günlerimiz sürekli koşuşturmaca şeklinde geçiyor. Hiçbir şeye yetişememek telaşı bizi, önceden yaptığımız aktivitelerden, eğlencelerden uzaklaştırdı, kısırlaştırdı ve monoton bir yaşama hapsetti. Bu monotonlaşma ve telaşlı yaşam bizden enerjimizi ve neşemizi çalmış durumda, öyle ki uykular bedenimizi ve zihnimizi dinlendirmeye yetmemeye başladı. Bu hızlı yaşam biçimi ölüm acısının bile süresini azalttı. Sevdiğimizin veya yakınımızın ölüm haberini aldığımız o anda her şeyin bittiğini, bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı düşüncesine kapılırız. Ama bir yanda zaman hızla akmaya devam ediyor, bu sayede eskiden daha acı ve daha uzun süren ölüm acısı kısa sürede tesirini yitiriyor.   Her anında bir yoğunluk halinde akmaya devam eden zaman hayatımızı karmaşaya sürükledi. Öyle ki bu karmaşa ve yetememek duygusu içinde yapmamız gereken şeyleri yapamıyor veya çoğunlukla başka zamanlara erteliyoruz. Gün içinde müzik bile dinlemeye bile fırsat bulamadığımız anlar oluyor. Hepimiz çalıştığımız esnada, bir şeylerle uğraşırken müzik dinlemeyi sever. Eskiden radyoda güzel bir şarkıya denk geldiğimizde ilk saniyede başlayan müzik ile hülyalara dalar olduğumuz noktadan ve zamandan ruhsal olarak ayrılırdık. Bugün gözlemlediğim kadarıyla müzik dinleme alışkanlığımız değişti ve buna ayırdığımız süre epey azaldı. Tüm bu bahsettiğim hususlar fark edilemeyen alışkanlıklarımız haline gelmiş durumda, bunlar her ne kadar alışkanlığımız da olsa aslında oldukça endişe verici davranışlar. İnsan bu yaşam biçimi içinde yaşamdan hiçbir anlam çıkaramaz, çıkarması gereken dersleri çıkaramaz ve gelecek nesillere hiçbir aktarımda bulunamaz.   Veysel Özyurt
Ekleme Tarihi: 10 Nisan 2025 - Perşembe

BİR KARMAŞA ÇAĞI

BİR KARMAŞA ÇAĞI

 

Hepimiz hayatlarımızın bazı dönemlerinde geçmişe dair özlemler duyuyoruz. Eskiden diye başlayan cümlelerimizin her birinde özlemlerimizle birlikte aslında bir bakıma kahırlarımızı da tazeliyoruz. Hepimiz geçmiş zamanlara ait alışkanlıkları, yaşam şartlarını, gelenek-görenekleri, aile birliklerini, eski aşkları, eski dostlukları, eski komşuluk ilişkilerini özlüyoruz. Yazar Nazan Bekiroğlu'nun dediği gibi "Yalan değilmiş eskiden her şeyin daha güzel olduğu; bir nostalji sayıklaması değilmiş" Mesela eski zaman aşklarını bir cümle ile irdeleyelim, eskiden aşka, sadakat ve muhabbete bir saygı vardı. Aşk mektuplarından etkileyici şiirler çıkardı, destanlaşır, öyküleşir, dilden dile dolaşırdı. Eminim ki hiç kimse uzun aşk mektupları döneminden bir kısa mesajla başlayıp yine bir kısa mesajla biten kısa, yapay, tutkusu olmayan, zaten adı da aşk değil, ilişki olan döneme gelmesinden memnun değildir. Geçmişe dair tutuşan bu özlemlerimiz doğrudan doğruya bugünkü yaşantımızdan memnun olmamamızla alakalı. Bugün yaşadığımız şartlar, dünya gündemi, daralan hareket alanları ve neredeyse mecburiyet hissettiğimiz günlük hayatımız çocukluğumuzda gördüğümüz dünyaya çok uzak bir yerde. Eskiden diye bahsettiğimiz zamanlardaki dünya ile bugünkü dünya arasında korkunç değişiklikler var. Sanki küçülen, şartları günden güne katılaşan, kötüleşen bir dünyada yaşıyoruz.

 

Bugün üzerinde yaşadığımız bu dünyada bir karmaşa içerisinden geçiyoruz. Zamanımızı hiçbir şeye yetiremiyoruz, yaşamımız da hiç olmadığı kadar hızlandı. Yaşadığımız her duygu, her olay çok hızlı gelişiyor ve aynı hızda bitiyor. Sanki bir yerlere geç kalmışız gibi günlerimiz sürekli koşuşturmaca şeklinde geçiyor. Hiçbir şeye yetişememek telaşı bizi, önceden yaptığımız aktivitelerden, eğlencelerden uzaklaştırdı, kısırlaştırdı ve monoton bir yaşama hapsetti. Bu monotonlaşma ve telaşlı yaşam bizden enerjimizi ve neşemizi çalmış durumda, öyle ki uykular bedenimizi ve zihnimizi dinlendirmeye yetmemeye başladı. Bu hızlı yaşam biçimi ölüm acısının bile süresini azalttı. Sevdiğimizin veya yakınımızın ölüm haberini aldığımız o anda her şeyin bittiğini, bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı düşüncesine kapılırız. Ama bir yanda zaman hızla akmaya devam ediyor, bu sayede eskiden daha acı ve daha uzun süren ölüm acısı kısa sürede tesirini yitiriyor.

 

Her anında bir yoğunluk halinde akmaya devam eden zaman hayatımızı karmaşaya sürükledi. Öyle ki bu karmaşa ve yetememek duygusu içinde yapmamız gereken şeyleri yapamıyor veya çoğunlukla başka zamanlara erteliyoruz. Gün içinde müzik bile dinlemeye bile fırsat bulamadığımız anlar oluyor.

Hepimiz çalıştığımız esnada, bir şeylerle uğraşırken müzik dinlemeyi sever. Eskiden radyoda güzel bir şarkıya denk geldiğimizde ilk saniyede başlayan müzik ile hülyalara dalar olduğumuz noktadan ve zamandan ruhsal olarak ayrılırdık. Bugün gözlemlediğim kadarıyla müzik dinleme alışkanlığımız değişti ve buna ayırdığımız süre epey azaldı. Tüm bu bahsettiğim hususlar fark edilemeyen alışkanlıklarımız haline gelmiş durumda, bunlar her ne kadar alışkanlığımız da olsa aslında oldukça endişe verici davranışlar. İnsan bu yaşam biçimi içinde yaşamdan hiçbir anlam çıkaramaz, çıkarması gereken dersleri çıkaramaz ve gelecek nesillere hiçbir aktarımda bulunamaz.

 

Veysel Özyurt

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve huraydingazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.