BİR KARMAŞA ÇAĞI
Hepimiz hayatlarımızın bazı dönemlerinde geçmişe dair özlemler duyuyoruz. Eskiden diye başlayan cümlelerimizin her birinde özlemlerimizle birlikte kahırlarımızı da bir bakıma tazeliyoruz. Hepimiz geçmiş zamanlara ait alışkanlıkları, yaşam şartlarını, gelenek-görenekleri, aile birliklerini, eski aşkları, eski dostlukları, eski komşuluk ilişkilerini özlüyoruz.
Mesela eski zaman aşklarını bir cümle ile irdeleyelim, eskiden aşka, sadakat ve muhabbete bir saygı vardı, aşk mektuplarından etkileyici şiirler çıkardı. Eminim ki hiç kimse uzun aşk mektupları döneminden bir kısa mesajla başlayıp bir kısa mesajla biten kısa, yapay, tutkusu olmayan, zaten adı da aşk değil, ilişki olan döneme gelmesinden memnun değildir. Geçmişe dair tutuşan bu özlemlerimiz doğrudan doğruya bugünkü yaşantımızdan memnun olmamamızla alakalı. Bugün yaşadığımız şartlar, dünya gündemi, daralan hareket alanları ve neredeyse mecburiyet hissettiğimiz günlük hayatımız çocukluğumuzda gördüğümüz dünyaya çok uzak bir yerde. Eskiden diye bahsettiğimiz zamanlardaki dünya ile bugünkü dünya arasında korkunç değişiklikler var. Sanki küçülen, şartları günden güne katılaşan, kötüleşen bir dünyada yaşıyoruz.
Üzerinde yaşadığımız dünya bugün bir karmaşa çağı içinde. Bugün zamanımızı hiçbir şeye yetiremiyoruz, yaşamımız hiç olmadığı kadar hızlandı. Yaşadığımız her duygu, her olay çok hızlı gelişiyor ve aynı hızda bitiyor. Hiçbir şeye yetişememek telaşı bizi, önceden yaptığımız aktivitelerden, eğlencelerden uzaklaştırdı, kısırlaştırdı ve monoton bir yaşama hapsetti. Bu monotonlaşma ve telaşlı yaşam bizden enerjimizi ve neşemizi çalmış durumda, öyle ki uykular bedenimizi ve zihnimizi dinlendirmeye yetmemeye başladı. Ölüm acısının bile süresi azaldı. Sevdiğimiz veya yakınımızın ölüm haberini aldığımız o anda her şeyin bittiğini bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı düşüncesine kapılırız. Ama zaman hızlı akmaya devam eder, eskiden daha acı ve daha uzun süren ölüm acısı kısa sürede tesirini yitirir.
Zaman bir karmaşa içinde hızlandı, her anında bir yoğunluk halinde akmaya devam eden zaman hayatımızı karmaşaya sürükledi. Öyle ki bu karmaşa ve yetememek duygusu içinde yapmamız gereken şeyleri yapamıyor veya başka zamanlara erteliyoruz. Gün içinde müzik bile dinlemeye bile fırsat bulamadığımız anlar oluyor. Çok insan bir iş ile uğraşırken müzik dinlemeyi sever. Bugün gözlemlediğim kadarıyla müzik dinleme alışkanlığımız değişti ve buna ayırdığımız süre epey azaldı. Eskiden radyoda güzel bir şarkıya denk geldiğimizde ilk saniyede başlayan müzik ile hülyalara dalar olduğumuz noktadan ve zamandan ruhsal olarak ayrılırdık. Bugün teknolojinin sayesinde şarkıların müzik kısımlarını bir parmak hareketi ile atlıyoruz ve bazen de sadece nakarat kısmını dinlemek ile yetiniyoruz.
Tüm bu bahsettiğim hususlar fark edilemeyen alışkanlıklarımız haline gelmiş durumda, bunlar her ne kadar alışkanlığımız da olsa aslında oldukça endişe verici davranışlar. İnsan bu yaşam biçimi içinde yaşamdan hiçbir anlam çıkaramaz, çıkarması gereken dersleri çıkaramaz ve gelecek nesillere hiçbir aktarımda bulunamaz.